Son dönemde Türkiye ve Suriye’yi sarsan depremin bu ülkelerdeki iki büyük barajı hasara uğrattığı ve barajların yıkılma ihtimali ve son depreme benzer bir facianın yaşanacağı konusunda bölge sakinlerini endişelendirdiği görülüyor. Bu arada Avrupa’nın en büyük barajı olan Atatürk Barajı da iki kat önem arz ediyor.
Deprem
2000-2009 yılları arasında dünya genelinde 200’den fazla baraj çeşitli nedenlerle yıkılmış olup, bugüne kadar yaklaşık 12 baraj depremler sonucu tamamen yıkılmıştır. Bu barajlar çoğunlukla eski ve küçüktür ve uygun olmayan bir tasarıma sahiptir.

Türkiye’de meydana gelen 7,5 ve 7,8 büyüklüğündeki iki yıkıcı depremin ardından, şimdi bu ülkenin güneydoğusundaki Atatürk Barajı’nın kritik durumda olduğu görülüyor. Raporlara göre şiddetli depremler nedeniyle bu barajın duvarında çatlaklar oluşmuş ve bu barajın etrafındaki alanlar şu ana kadar boşaltılmış olsa da sanal alanın kullanıcılarına göre uzmanlar “Atatürk” barajının her an kırılabilir ve ortaya çıkan tahribat 30 kilometrekarelik bir alanı etkileyebilir olabileceği konusunda uyarıyor.
Atatürk Barajı, Gap Projesi denen büyük yapbozun en büyük parçasıdır. Gap projesinde şu anda 7’si Fırat Nehri’nin suyunu kontrol eden ve 6’sı Dicle Nehri’nin suyunu kontrol eden 13 baraj bulunmaktadır. Bir barajın daha tamamlanmasıyla 22 olan toplam baraj sayısının 14’e çıkması bekleniyor. Bu barajın alanı 817 kilometrekare, tahmini su hacmi ise 48,7 kilometrekaredir.
Atatürk Barajı, Dicle ve Fırat’ın doğal kaynaklarını kullanmayı amaçlayan 9 milyon insanın yaşam kalitesini artırmak için sürdürülebilir kalkınma anlayışıyla başlatılan Güneydoğu Anadolu’da kapsamlı baraj inşaatını içeren çok sektörlü bir kalkınma projesi olan Güneydoğu Anadolu Projesi’nin ana yapısıdır. Doğal kaynakları kullanmayı amaçlayan bu bölgenin sakinleri, Mavi Dicle ve Fırat’tır.
Türkiye’de sismoloji profesörü olan Dr. Naci Görür, Paydaşların bölgedeki barajları kontrol etmelerini rica ediyorum diye uyardı.
Bu, dünyanın dört bir yanındaki barajların başının belada olduğu ilk sefer değil. Barajın yıkılmasına neden olabilecek birçok faktör vardır ve deprem bunlardan sadece bir tanesidir. Diğer öğeler de şunlardır:
- İnsan, bilgisayar veya tasarım hatası
- Standart dışı inşaat malzemeleri ve yöntemleri kullanmak
- Taşma tasarımında hata
- Dağın bir kısmının depoya kayması
- Barajın, özellikle çıkış borularının yetersiz bakımı
- Özellikle toprak barajlarda güçlü giriş akışı ve boru tesisatında iç erozyon
- Doldurma sırasında değişen su seviyelerinden veya alanın yetersiz araştırılmasından kaynaklanan jeolojik istikrarsızlık
- Taşma akışının azalmasıyla ilişkili olan baraj kret yüksekliğinin azaltılması
Ayrıca Manjil depremini yaşamış olan biz İranlılar, depremlerin oluşmasında barajların rol oynadığını biliyoruz. Depremler barajlar için onarılamaz sonuçlar doğurabilirken, barajların da bölgenin depremselliğini etkilediğini söylemek gerekir.
Bu büyük rezervuarlar depremlerin oluşmasında rol oynayabilir. “Rezervuar kaynaklı depremsellik” olarak bilinen bu olgu, esas olarak barajın arkasındaki ve ona yakın alanlardaki kaçık ve küçük çatlaklardaki aşırı su basıncından kaynaklanmaktadır.
Su, fayların akmasına neden olur. Açıkça yapısal jeolojinin ve çevredeki kayaların doğasına bağlı olan bu konu önceden tahmin edilemez.
Araştırmalar, en ciddisinin 12 Mayıs 2008’de Çin’de meydana gelen ve 90.000 kişinin ölümüne yol açan 7.9 büyüklüğündeki deprem olması muhtemel olan en az 100 depremin bu büyük rezervuarlardan kaynaklandığını gösteriyor.
Türkiye, dünyanın en deprem eğilimli bölgelerinden biridir. Bu ülkede çok sayıda baraj da var. Türkiye’nin birçok toprak barajı geçmişte depremlerde hasar gördü, ancak bugüne kadar ülkede hiçbir beton baraj hasar görmedi. Bu arada Atatürk Barajı’nın dış cephesi kaya, iç cephesi ise kum ve topraktan yapılmıştır. Daha önce, bu baraj depreme eğilimli alan açısından tehlikeli bir baraj olarak ilan edildi.
Sonuç olarak söylemek gerekir ki Türkiye ve Suriye’deki barajların akıbeti henüz belli değil. Ancak ülkelerin önceki kayıtlarına göre, hasarlı barajları kontrol etme konusunda, bir başka felaketi önlemek için onları korumak ve bakımını yapmak mümkün gibi görünse de, barajın yıkılmasının bir nebze depreme benzediğini vr akıbetinin kestirilemez olduğunu söylemek gerekir ve bu barajların akıbetini görmek için beklemek zorundayız.