
Dr. Hamed roshan Cheshm
Türkiye meselelerinde kıdemli uzman
21 Şubat 1401
Türkiye’deki deprem, bu ülkedeki farklı kişi ve gruplar arasındaki siyasi gerilimi ve hesaplaşmaları artırdı. Öyle ki, Türkiye’nin içinde bulunduğu çok kritik durumda, bu ülkenin siyasetçileri ve iktidar sahipleri birbirlerine kaba sözlerle hitap etmektedirler.
Suriye sınırı ile Türkiye’de meydana gelen 7.8 büyüklüğündeki depremin korkunç olayı, akıl almaz birçok yıkıma neden oldu. Öyle ki teknik gözlemciler, meydana gelen tahribat miktarı ve bunun sebep olduğu tahribatın yanı sıra 20 binden fazla insanın ölümünden bahsediyor. Bu acı olayın Türkiye için çeşitli boyutları olacağı açıktır. Türkiye’nin güney ve güneydoğu illerinde ağırlıklı olarak GAP Kalkınma Planı kapsamında olan çeşitli altyapıların geniş çapta tahrip edilmesinin yanı sıra, şimdi bu kalkınma planının başarısızlığa uğramasına ek olarak, Türkiye Kürtlerinin yıllardır başına bela olan gelişmişlik dengesizliğinden ve telafisi mümkün olmayan güvenlik hadiselerinden kaynaklanan göreli yoksunluk boşluklarının olduğuna dair endişeler var.
Buna rağmen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamalarda rakiplerine karşı sert bir atak göstermektedir. Öyle ki, iktidardaki muhalif gruplar, Türkiye’deki yıkıcı depremi siyasi istismar ederek, hükümeti verimsizlik, uygunsuz ve pasif tepki vermekle suçluyorlar. Recep Tayyip Erdoğan buna cevaben çok çirkin bir sözle bu insanları “şerefsiz” olarak nitelendirdi ve hükümetin tüm iktidar güçlerini depremden etkilenen bölgelerin emrine çağırdığını belirtti. Öte yandan Türkiye’de iktidar partisi, 2023 yılının Haziran ayında yapılması planlanan Türkiye Cumhurbaşkanlığı seçimlerini şok edici bir hamleyle muhalefet partilerinin şiddetle karşı çıktığı ancak Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ısrar ettiği 2023 Mayıs ayı başında yapılacağını duyurdu. Dolayısıyla bu depremin insani ve sivil etkilerinin yanı sıra kaçınılmaz siyasi etkilerini de beraberinde getireceği görülüyor ki bunlardan ilki Mayıs 2023’teki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin iptali olabilir.
Muhalefetteki siyasi partiler ise hükümetin kriz yönetimi ve yeniden yapılanma sürecindeki acizliğini resmederek Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 20 yıllık tartışmasız iktidarını ağır bir yenilgiye uğratmaya çalışıyorlar. Bu arada Avrupa ülkeleri vatandaşlarının Türkiye’ye seyahat etmeleri için kırmızı statü yayınlayarak Türkiye’ye seyahat etmemelerini tavsiye etti. Türkiye’nin turizm ekonomisinin benzersiz büyümesine rağmen, bu depremin Türkiye’deki turist sayısında önemli bir düşüşe neden olacağı açıktır. Ancak İran, depremin en başından itibaren hazır olduğunu açıkladı ve hatta hızla bir şekilde Türkiye’ye yardım gönderdi.
Son olarak, Türkiye’deki depremin Türkiye’nin siyasi ve ekonomik derinliğinde büyük bir sarsıntıya neden olduğu ve bu sarsıntının Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yüksek konumunu da yıkabileceği söylenebilir. Buna rağmen Türkiye, kriz durumlarında bile kendi stratejik yönetimini oluşturabildiğini ve kriz çukurundan en az kayıpla çıkabileceğini göstermiştir.
İran, Türkiye, Suriye ve Irak başta olmak üzere bölge ülkelerinin bu tür olaylardan tecrübe kazanarak mümkün olduğunca yakınlaşmasını temenni ediyoruz ve bu olay, büyük güçlere bağımlı olmaya karşı bölgesel güce güvenmeyi kanıtlamak için büyük bir sınav olacaktır.