ثبت امتیاز

İstanbul piyasalarında 30 liralık doların kabusu yorumlanır mı?

Bugünlerde Türkiye’de iki farklı ve tamamen çelişkili ekonomik tabloyla karşı karşıyayız. Bir yandan tüm malların fiyatları yükseldikçe yükseldi ve lira dolar karşısında değer kaybetti, diğer yandan hükümet yetkilileri sürekli olarak işlerin iyiye gittiğini iddia ediyor. İşte bu durumda Türk medyası ve kamuoyu soruyor: gerçekten de Mehmet Şimşek’le bütün sorunlar çözülebilir mi?

Elbette Şimşek’e herkes inanmıyor. “Dolar 30 lirayı görecek” Türkiye’nin İslamcı Saadat Partisi’nin yayın organı olan Ulusal Gazete’nin manşeti bu. Mali İşler Uzmanı Murad Özsoy’a göre bu raporda şu ifadelere yer verildi: “Türkiye ekonomisi yönetiminin bir planı ve ciddi bir hamlesi olmadığı sürece, dolar kurundaki artış karşılıksız devam edecek.”

Önemli bir Wall Street eliti olarak bilinen ve Türkiye’nin iflas etmiş ekonomisini restore etme iddiasıyla ülkesine dönen Hazine Bakanı ve Erdoğan kabinesinin ekonomisinde bulunan çok yönlü ismi Mehmet Şimşek, bugünlerde mercek altında ve söylediği her söz takip ediliyor.

İstanbul piyasalarında 30 liralık doların kabusu yorumlanır mı?

İstanbul piyasalarında 30 liralık doların kabusu yorumlanır mı?

Birkaç gün önce, sadece bir haftada dış kaynakla 10 milyar dolarlık dövizin hazineye girdiğini ve bunun Türk ekonomi tarihinde eşi benzeri olmayan bir hafta olduğunu açıklamıştı. Ancak eleştirmenler, Türkiye ekonomisinin finansal ihtiyaçları ve ağır borçları ile karşılaştırıldığında bu rakamın şaka gibi göründüğünü söylüyor. Ekonomi uzmanları, Mehmet Şimşek’in ekonomi politikalarının etkilerinin ve sonuçlarının kısa vadede görülemeyeceğine ve Türkiye’nin şimdilik ekonomik krizin içinde kalacağına inanıyor.

Türkiye’de gıda fiyatları son seçimlerden bir hafta öncesine göre yüzde 10 arttı ve bu ülkedeki benzinin litre fiyatının yakında 26 liranın üzerine çıkacağı da duyuruldu. Türkiye piyasasında dolar kuru ilk kez 26 lirayı aştı ve uzmanlar, muhtemelen Kurban Bayramı’nın etkileri geçtikten sonra liranın dolar ve euro karşısında daha da zayıflayacağına inanıyor.

Bazı akademisyen ve bağımsız iktisatçılar, bu yılın sonunda Türkiye’de her ABD dolarının kurunun 30 liraya ulaşacağını ve bunun da enflasyonda görülmemiş bir artış anlamına geleceğini tahmin ediyor. Türk piyasa katılımcılarına göre dolar kurunun ilk kritik seviyesi 28 lira olarak belirlenmiştir. Halbuki yılın başından bu yana döviz kurundaki artışın yüzde 40’a ulaşmasını ve yüzde 7’lik bir artışla 26 liradan 28 liraya çıkmasını görmekteyiz.

22 Haziran sabahı 23,55 lira ile başlayan kur şu anda 26 lirayı zor tutuyor ama 28 lira seviyesi de uzak değil. Daha sonrasında, 30 lira düzeyi daha net öngörülebilir ve dış borçların üzerindeki ağır faiz yükü, ithalat maliyetindeki artışla birlikte enflasyonu daha da yukarılara taşıyacaktır.

Her halükarda, Şimşek’in geçmişte Türkiye’nin başbakan yardımcısı ve bu ülkenin maliye bakanı olan seçkin bir ekonomist ve siyasetçi olduğu unutulmamalıdır. Borsa makro planlaması ve makroekonomide güçlü ve altın bir geçmişe sahiptir ve görev süresi boyunca çeşitli ekonomik reformlar uygulamıştır. Bununla birlikte, Mehmet Şimşek dahil herhangi bir kişinin tüm ülke ekonomisini krizden çıkarabilme yeteneği sınırlıdır ve ondan sihir yapması beklenmemelidir. Bir ekonomik krizle başa çıkmak, politika yapıcılar, devlet kurumları, merkez bankası ve büyük bankalar, işletme sahipleri ve uluslararası ortaklar dahil olmak üzere çeşitli paydaşları içeren kapsamlı bir yaklaşım gerektirir. Bu, yatırımcı güvenini yeniden tesis etmek ve ekonomiyi istikrara kavuşturmak için mali, parasal, yapısal reformlar ve önlemlerin bir kombinasyonunu gerektirir.

Öte yandan Türkiye 12 yıl öncesinden farklı olarak dinamik ve gelişen bir ekonomiye sahip değil. Uzmanlara göre, Türkiye ekonomisini istikrarsız yapan birkaç faktör vardır. Erdoğan’ın komuta ekonomisi politikası ve yapısal enflasyon gibi faktörler.

Son yıllarda Türkiye, 2016’daki başarısız darbe ve muhalefetin sürekli baskısı dahil olmak üzere siyasi kargaşa ve istikrarsızlıkla karşı karşıya kalmıştır. Bu faktörler belirsizlik yarattı ve yabancı yatırımı caydırdı. Ayrıca, Erdoğan hükümeti son 12 yılda her zaman önemli mali açıklar verdi. Bu, gelir ve giderin uyuşmadığı ve fazla harcama yapıldığı anlamına gelir. Bu faktör, devlet borcunun artmasına neden olmuştur. Bu borcun getirisi de ekonomi üzerinde baskı oluşturmakta ve yerli ve yabancı yatırımcıların güven kaybına yol açabilmektedir.

Erdoğan’ın Ortadoğu, Kafkaslar, Orta Asya, Doğu Avrupa ve Kuzey Afrika’da Türkiye ekonomisine ağır yük getiren ancak somut sonuçlar elde edemediği maceralarından da bahsetmek gerekir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.