Ukrayna, İsveç ve F-16 vakalarında Türkiye’deki tüm gelişmeler , Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, NATO üye ülkeleri başkanları toplantısına katılmak üzere bugün Litvanya’nın başkenti Vilnius’a gidiyor. Türkiye Cumhurbaşkanı’nın NATO toplantısı çerçevesinde birkaç önemli görüşme yapması bekleniyor.
Erdoğan, iç siyaset ve medya oyunu alanında, Türkiye’yi herkesi ikna etme yeteneğine sahip bir aktör olarak gösterme niyetindedir, ancak bugün Türkiye’nin mevcut ekonomik krizle birlikte tüm Batılı taraflara karşı çıkma kabiliyetine sahip olmadığını bilmeyen yoktur.
Litvanya ziyareti öncesinde ABD Başkanı Joe Biden ile telefonda görüşen Erdoğan, elindeki kartı ve araçları İsveç’in NATO üyeliğine karşı çıkmak için kullanmak istiyor. Ancak böyle bir oyunda başarı oldukça zordur.

Ukrayna, İsveç ve F-16 vakalarında Türkiye’deki tüm gelişmeler
Erdoğan’ın pazarlığının pratikte ne kadar başarılı olacağı ise ayrı bir konu. Biden ile Erdoğan arasındaki görüşmeye ilişkin Beyaz Saray’dan yapılan açıklama görece kısa oldu. Bu açıklamada şunlar belirtildi: “ABD Başkanı Joe Biden, bugün Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta düzenlenen NATO zirvesi öncesinde Erdoğan ile görüştü. NATO liderlerinin zirvede ele alacağı bir dizi konuyu tartıştılar ve Ukrayna’nın üyeliğini desteklemeye devam etme konusundaki ortak kararlılıklarını dile getirdiler. Biden ve Erdoğan ikili ilişkileri güçlendirme çabalarını da ele aldı. Biden, İsveç’i bir an önce NATO üyelerine kabul etme arzusunu da açıkladı.”
Ancak Türkiye cumhurbaşkanlığına yakın medya tamamen farklı bir tepkiyle Erdoğan’ın Biden’la açık sözlü konuştuğunu ve ona şunları söylediğini iddia etti: “Bize göre Stockholm henüz NATO’ya katılmaya hazır değil ve PKK terör örgütüyle gerektiği gibi savaşamayacağı için İsveç’in NATO’ya katılmasına izin vermeyeceğiz.”
Cumhurbaşkanlığı makamından yapılan açıklamada, Erdoğan ile Biden arasındaki görüşmenin çeşitli konu başlıkları detaylı bir şekilde ele alındı ve şu maddeler sıralandı:
A: Erdoğan şöyle bir açıklama yağtı: İsveç terörle mücadele yasasında değişiklik yaparak doğru adımlar attı ama PKK terör örgütünün destekçileri teröre destek için ücretsiz gösteriler düzenlemeye devam ediyor ve böyle bir şeyin pratikte gündeme gelmesi yapılan işlemleri geri alır.
B: Erdoğan, F-16 savaş uçağı alımını Türkiye’nin İsveç’in üyelik kararına bağlamanın doğru bir yaklaşım olmadığını söyledi. Erdoğan, Biden’ın Türkiye’nin bu konudaki tutumuna verdiği desteği de takdir etti.
C: Türkiye Cumhurbaşkanı, ülkesinin Avrupa Birliği’ne üyelik konusunda yapıcı ve dürüst bir yaklaşıma sahip olduğunu ve bu Birliğin ilkelerine inandığını ve bağlı kaldığını açıkladı. Türkiye, Avrupa Birliği’ne tam üyelik sürecini yeniden canlandırmak istiyor ve Vilnius zirvesinde hazır bulunan herkesin Türkiye’nin bu talebine pratik destek vermelerini bekliyor.
Tabii bu cümleler, bu netlikle Türkiye Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın resmi duyurusunda yer almadı. Ve pratikte, İsveç’in üyeliği karşılığında Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesi pek olası değil.
Beklendiği ve her zaman olduğu gibi ABD’deki Yunan lobisi, Ankara ve Washington’ın herhangi bir anlaşmaya varmasını olabildiğince zorlaştırmaya çalışıyor. Bu çabalar arasında Türkiye’nin Ukrayna savaşındaki rolünün yetersiz kalması, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne kabulünün engellenmesi, Karadeniz ve Akdeniz’de gaz çıkarılması ve tabii ki askeri sözleşmeler yer alıyor.
Geçtiğimiz günlerde ABD Kongresi’nin altı üyesi Chris Pappas, Gus Bilirakis, Frank Pallone, John Sarbanis, Dina Titus ve Nicole Malliotakis, Dışişleri Bakanı Anthony Blinken’e bir mektup göndererek kendisini Türkiye konusunda uyardı. Bu Yunan lobicileri, İsveç’in NATO’ya katılma konusunun özel bir önem taşıdığını ve Türkiye’nin memnuniyetini sağlayacak bir adım atılacaksa Washington’ın tedbiri elden bırakmaması gerektiğini beyan ettiler. Adı geçen temsilciler şunları belirttiler: “ABD ile Türkiye arasında F-16 savaş uçakları ve modernizasyon kitlerinin satışına ilişkin görüşmelere istinaden, bu silahların Türkiye’ye satılmasına yönelik bir anlaşma düşünülürse şartlı bir anlaşma olması gerektiğini belirtmeyi gerekli görüyoruz.”
Öte yandan Erdoğan’ın son dönemdeki adımları Moskova’yı kızdırdı ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Türkiye’ye yapacağı ziyaret yeniden iptal edilebilir. Zelenskiy’in Ukrayna savaşının 500. gününde Türkiye’yi ziyareti dikkatleri Ankara’ya çekti. Geçtiğimiz bir buçuk yılda Ukrayna ve Rusya’nın savaşa girmesiyle Türkiye her iki ülkeye karşı, ılımlı bir tavır sergiledi. Türkiye, Putin’i düşmanı olarak görmeyen ve Moskova’nın düşmanlarına karşı savaşa katılmayan tek NATO üyesi ülkedir.
Zelenskiy’nin geçtiğimiz günlerde İstanbul’a yaptığı gezi Rusya’nın sesini yükseltti ve bu gezinin arka planı Türk-Rus ilişkilerine gölge düşürecek gibi görünüyor. Bu gezi sırasında Erdoğan, Zelenskiy’i İstanbul’da Moskova ile bir barış görüşmesi başlatmaya ikna etmeye çalıştı. Ancak bu sefer Zelenskiy daha ön plandaydı. Zelenskiy’in İstanbul gezisinden dönüşünde yazdığı kısa mesaj Rusya’da büyük tepkiye neden oldu. Zelenskiy, Azov grubunun beş askeri komutanıyla uçakta fotoğraf çektirdi ve şu mesajla yayınladı: “Türkiye’den eve dönüyoruz ve kahramanlarımızı yanımızda getiriyoruz.”
Bu askerler, geçen yıl Mariupol şehrini ve Azofestal çelik fabrikasını üç ay boyunca savunan beş komutandı. Anlaşmaya göre ve Erdoğan’ın arabuluculuğuyla Rus kuvvetleri tarafından yakalandıktan sonra Türkiye’ye gönderildiler ve savaşın sonuna kadar orada kalmaları gerekiyordu.
Ancak Erdoğan dün bu komutanları Zelenskiy ile birlikte evlerine gönderme kararı aldı. Rusya, Erdoğan’ın eylemine tepki gösterdi. Bunu şiddetle kınadı ve hatta Putin’in Türkiye ziyaretini iptal etme olasılığından bahsetti.
ABD başkanının ulusal güvenlik işlerinden sorumlu yardımcısı Jake Sullivan, son skandallara ve Ukraynalı komutanların serbest bırakılmasına cevaben düşündürücü bir hamleyle, Washington ile transfer arasında herhangi bir bağlantı olduğunu yalanladı ve bu sorunun Erdoğan’dan sorulması gerektiğin belirtti.
Sullivan ironik bir şekilde, “Biz buna katılmadık ve Erdoğan’ın bundan ne elde etmek istediği hakkında konuşamayız.” dedi.
Beş Ukraynalı komutanın serbest bırakılmasına cevaben Kremlin sözcüsü Dmitry Peskov, Türkiye’yi anlaşmayı ihlal etmekle suçladı ve şunları söyledi: “Bu konuda bize kimse bilgi vermedi. Anlaşmaya göre bu insanların Türkiye’de kalmaları gerekiyordu.” Peskov Ankara’ya da ironic bir mesaj göndererek şöyle dedi: Ankara, bu hafta yapılacak NATO toplantısı nedeniyle dayanışma duygularını göstermek istiyor. Türkiye üzerinde çok büyük bir baskı olduğu açık.
Kuşkusuz Türkiye’nin bu Azak komutanlarının serbest bırakılmasına bu koşullarda ve bu dönemde rıza göstermesi bir tesadüf değil.Erdoğan, İsveç’in NATO üyeliğini reddederken bu anlaşmaya olan inancını ve Ukrayna’ya desteğini göstermek istedi.
Ayrıca Türkiye, önümüzdeki ay İstanbul’da yapılacak barış toplantısında Putin ve Zelensky’yi ağırlamak istiyor.
Erdoğan’ın yakalanan beş Ukraynalı komutanı serbest bırakma eyleminin bir başka olası sonucu da, bu eylemin Putin’i kızdırması ve Karadeniz’den Akdeniz’e tahıl ihracatının serbest bırakılmasına ilişkin geçici anlaşmayı uzatmak istememesidir.
Putin ve Erdoğan’ın her zaman karmaşık, bazen etkileşim ve iş birliği yönünde ilerleyen, bazen de ciddi anlaşmazlık belirtileri gösteren ilişkileri olmuştur.
Putin’in Türkiye’yi cezalandırmak için kendi araçları var: Türkakım gaz ihraç boru hattı, Türk inşaat firmaları ve müteahhitlerinin varlığı, Rusların Türkiye’nin turizm endüstrisine yedi milyar dolarlık karı, Türkiye’nin Rusya’ya meyve, sebze ve diğer gıda maddeleri ihracatı, Rusya’nın Güney Kafkasya ve Orta Asya’da Türkiye ile koordinasyonu. Bu vakalar Türkiye’nin Moskova’ya sırtını dönmeyeceğini gösteriyor.
Türkiye’nin iki tanınmış yayın organı Yeni Şafak ve Star beklenmedik bir haber yayınladı. Bu iki yayın, hemen hemen aynı metinde, Türkiye’nin Rusya ve Ukrayna ile müzakere halinde olan tek ülke olması nedeniyle, iki taraf arasındaki barış müzakerelerinin olası merkezinin İstanbul şehri olacağını yazıyordu. Bu iki Türk medyası, ülkenin askeri kaynaklarının “sonunda bir anlaşmaya varılacaksa, bu İstanbul’da olur ve Rusya bu koşullar dışında başka hiçbir yerde büyük olasılıkla anlaşmaz” iddiasını aktardı.
Görünen o ki, Türkiye’nin dış dünya ile çok taraflı ilişkilerini daha da karmaşık hale getirmek, Erdoğan’ın hata yapma oranını artırıyor ve gelecekte pozisyonundan geri adım atmak zorunda kalabilir.