
Dr. Seyyed Mohammad Isanajad
orta doğu uzmanı
14 JUL 2023
Riyad’ın Çok Taraflılık Yaklaşımı Çerçevesinde Türkiye-Suudi Arabistan İlişkilerine ve Geleceğine Tarihsel Bir Bakış
Türkiye ile Suudi Arabistan arasında İstanbul’da imzalanan on altı ekonomik sözleşmenin imzalanması, yeni Erdoğan hükümetinin ekonomi ekibinin son ziyareti ve onu bekleyen Riyad, Abu Dabi, Doha ve Kuveyt gezisi, Türkiye ve Suudi Arabistan’ın yapıcı ilişkilerde yeni dönem bir anlaşmaya girdiğini gösteriyor. Bu nedenle bu yazımızda Ankara-Riyad ilişkilerini tarihsel bir perspektifle Mohammad bin Salman’ın çok taraflılık yaklaşımından hareketle ele almaya çalışacağız.
Hiç şüphe yok ki Suudi Arabistan’ın diğer ülkelerle işbirliği içinde mali kaynaklara ve sermayeye ihtiyacı var. Bu ülke en büyük gelirini petrol ihracatından elde ediyor ve bu nedenle diğer ülkelerle ticarete ve yatırıma ihtiyacı var. Bu yaklaşım, yabancı sermayenin geliri ve diğer ülkelerle ticari işbirliği yoluyla Suudi Arabistan’da gelir ve istihdamı artıracak, aynı zamanda ülkenin ekonomik çeşitliliğine katkıda bulunarak Washington’a bağımlılığını azaltacak ve bu ülke içinde ve çevresinde barış ve istikrar getirecektir.
Suudi Arabistan’ın çok taraflılık yaklaşımı, dünyanın farklı ülkeleriyle ilişkiler kurmaya ve güçlendirmeye çalışıyor. Bu yaklaşım, Suudi monarşisinin kuruluşundan bu yana ve özellikle geçen yüzyılın yetmişli yıllarından sonra, çıkarma ve ihraç gücünün ve bölgedeki kaos potansiyelinin aynı anda arttığı dönemde olgunlaştı. İran İslam Devrimi’nden sonraki dönemde ise Irak’ın İran İslam Cumhuriyeti ve Kuveyt ile savaşları ve Basra Körfezi savaşları devam etti. Petrolün ve Basra Körfezi’ndeki düşüş ve ABD’nin Pasifik bölgesine odaklanması nedeniyle Obama, Trump ve Biden yönetimlerinin Ortadoğu odağı ve önceliği azaldıkça daha da yoğunlaştı.
Suudi çok taraflılığının yaklaşımı, doğası gereği sadece siyasi olmayıp, her konuda çok boyutlu ve dengeleyici bir yaklaşımı temel almakta ve gelişmiş ülkelerle (ABD, Avrupa ülkeleri, Çin ve Rusya gibi) ve bölge ülkeleriyle (Türkiye, İran İslam Cumhuriyeti, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Umman, Kuveyt, Bahreyn, Mısır ve hatta Siyonist rejim gibi) etkileşimi içermektedir. Genel olarak, Riyad’ın bu yaklaşımdaki ana hedefleri beş durumda özetlenebilir:
- Uluslararası ilişkilerde çeşitliliğin gerçekleştirilmesi: Suudi Arabistan, başta ekonomik, kültürel ve bilimsel gelişmişlik düzeyi yüksek ülkeler olmak üzere farklı ülkelerle ilişkilerini çeşitlendirmeye çalışmaktadır.
- Finansal kaynaklara ve sermayeye erişim: Suudi Arabistan, diğer ülkelerle, Neom, Line ve Turtle gibi iddialı projeler için ihtiyaç duyulan finansal kaynakları ve sermayeyi sağlamak, diğer yandan finansal kaynakların yatırımı için uygun platformlar oluşturmak ve gelecekte Suudi ulusunun çıkarlarını güvence altına almak için işbirliği içinde.
- Önceki iki durum için gerekli olan barış ve istikrarın sağlanması: Dostlardan oluşan ittifaklar yaratarak ve bir sonraki adımda rakiplerin ve hatta düşmanların gücünü çekip yöneterek, bu yaklaşıma ulusal ve yerli boyuta odaklanmaktadır.
- Yeni teknolojileri kullanmak ve bilginin sınırında ilerlemek: Suudi Arabistan, yeni teknolojileri kullanmaya ve önde gelen ülkeler ve diğer ülkelerdeki üniversitelerle yeni bilgi ve bilimsel etkileşimin sınırında ilerlemeye çalışıyor. Gelişmiş ülkelerle yapılan teknoloji ve bilgi alışverişinin, Suudi Arabistan’ın sanayi, iletişim, sağlık, eğitim ve bilgi teknolojisi gibi alanlarda avantaj sağlamasına ve diğer ülkelerle rekabet etme yeteneğini artırmasına olanak sağladığı açıktır.
- Bölgenin güvenliğini ve gücünü sağlamak: Bu konu, C şıkkı ile ilgisiz değildir. Zengin bir ülke olarak ve yabancı yatırımcıları çekmeye hevesli olan Suudi Arabistan, diğer yandan diğer Arap ülkelerinin ağabeyi ve aynı zamanda Ortadoğu ile Basra Körfezi ve Kızıldeniz’in en önemli ülkelerinden biri olarak güvenliği sağlamakla ilgileniyor. Arap baharına/sonbaharına yol açan değişim dalgası, bu kraliyet ülkesinin diğer Arap ve hatta İslam ülkelerindeki sosyal ve sivil değişimlerle ilgilendiğini gösterdi.
Bu arada Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkiler birçok yönden önemlidir. Suudi Arabistan ile Türkiye arasındaki ilişkiler, farklı tarihsel zamanlarda çeşitli faktörlerden etkilenmiştir. Tarih boyunca bu iki ülke hem olumlu ilişkiler hem de çeşitli tavizler yaşamış, ancak aralarında gerilimler ve anlaşmazlıklar da yaşanmıştır. Aşağıda bazı önemli dönemlerde Suudi Arabistan ile Türkiye arasındaki ilişkilerin tarihini anlatmaktayız:
- Osmanlı Devleti ile Hicaz Arasındaki Münasebetler: İstanbul ve Mekke arasındaki ilişkiler tarih boyunca değişim göstermiş ve farklı dönemlerde değişimler yaşamıştır. MS yedinci yüzyılda, Osmanlı hareketinden önce, Hicaz bağımsız bir yönetim altındaydı. O zamandan beri, iki bölge arasındaki iletişim, bölgedeki siyasi ve askeri değişikliklerden etkilenmiştir. Ayrıca Orta Çağ’da Hicaz, Osmanlı eyaletine bağlıydı ve Hicaz Emiri, Osmanlı Hicaz eyaleti tarafından “Vali” unvanıyla seçiliyordu. Osmanlı valilerinin Hicaz’daki hakimiyeti Osmanlı topraklarına tabi idi ve Osmanlı Devleti Hicaz’da birliğini sağlamlaştırıp sürdürerek yabancı ülkeleri sınırlarından uzak tutmayı başardı. Ayrıca Osmanlılar ile Hicaziler arasındaki ticari ve ekonomik sözleşmeler gelişti, mal ve hizmet mübadelesi yapıldı.
Ancak 19. yüzyılda uluslararası baskının etkisiyle Osmanlılar Hicaz üzerindeki yönetim kontrolünü kaybetmeye başladı. 19. yüzyılın sonlarında ve özellikle 1918-1919 yıllarında Birinci Dünya Savaşı ve Hicaz’ın bağımsızlık fikirleri sırasında Osmanlı-Hicaz ilişkileri ciddi şekilde etkilenmişti.
1916’da Hüseyin bin Ali’nin emriyle Hicaz’ın bağımsızlığı konusu gündeme getirilmiş, 1917’de İngilizlerin desteğiyle Hicaz’da bağımsız hükümetin kurulmasına yol açmıştır. Hüseyin bin Ali, İngiltere’nin de desteğiyle “Hicaz Şerifi” sıfatıyla Hicaz tahtını ele geçirerek Hicaz’da hakimiyetini kurmuştur.
Bu dönemde Osmanlı ile Hicaz arasındaki ilişkiler Siddar’ın kararının sonuçlarından etkilendi. Bu karar, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Ortadoğu’nun paylaşılmasını kararlaştırdı ve Araplar, İranlılar ve Türkler arasında bölündü. Önerilen bölünmede Hicaz, Arap Doğusu da dahil olmak üzere kendisine bir Arap üssü olarak bırakıldı. Bu konu Hicaz ile Osmanlılar arasında gerilim ve çatışmalara neden olmuştur.
1924 yılında Lozan toplantısı yapılmış ve bunun sonucunda Osmanlı yönetiminin geleceği ile ilgili önemli kararlar alınmış ve Ortadoğu’nun bölünmüşlüklerinin yeniden düzenlenmesi gerçekleştirilmiştir. Bu sırada Hicaz, Osmanlılardan resmen ayrılmış ve bağımsız bir devlet olarak kurulmuştur.
- Geçiş dönemi: Bağımsızlık sonrası dönemde Hicaz ile Osmanlı arasındaki ilişkiler resmen kopmuş, Hicaz hükümeti bağımsızlığını ve iç gelişimini anlatma yolunda bağımsız bir devlete doğru yönelmiştir. Ancak 1926’da Abdülaziz El Suud, Hicaz hükümetine saldırdı, Hicaz’ı fethetti ve Suudi hükümetine kattı. Dolayısıyla Osmanlı ile Hicaz arasındaki ilişkinin tarih boyunca değişerek modern döneme ulaşana kadar bir süre eski haliyle devam ettiği söylenebilir.
- Modern dönem: 1932’de Suudi Arabistan’da Suudi monarşisinin kurulması ve 1923’te Türkiye’nin cumhuriyete dönüşmesinin ardından iki ülke arasındaki ilişkiler genel olarak dengeliydi. Ticaret ve ekonomi gibi alanlarda işbirliği sınırlıydı, ancak yakın ilişkileri yoktu. 1950 lerde: Bu dönemde Suudi Arabistan ile Türkiye arasındaki ilişkiler gelişti. 1950’lerin sonunda iki ülke ticaret, vatandaşlık ve insan hakları konularında bir anlaşma imzaladı. Ayrıca iki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler sallantıdaydı ama kopmamıştı. Şu anda, Cemal Kaşıkçı cinayeti tartışması, Mısır darbesi, Katar’ın Suudi Arabistan ve müttefikleri tarafından abluka altına alınması gibi deneyimlerin ardından iki ülke ilişkileri farklı saiklerle etkileşime doğru ilerliyor.
Şu anda Türkiye ve Suudi Arabistan, Orta Doğu’da yerleşik 20’ler Grubu’nun üyeleridir ve birçok ekonomik ilişkiye sahiptir. Bu ilişkilerin bazı önemli yönleri aşağıda belirtilmiştir:
Ticaret: Türkiye ve Suudi Arabistan’ın her ikisi de büyük ekonomilere sahiptir ve iki ülke arasındaki ticaret miktarı da önemlidir. Türkiye, Suudi Arabistan’ın en büyük ticaret ortaklarından biri olarak biliniyor ve Suudi Arabistan’a her yıl milyarlarca dolarlık mal ve hizmet ihraç ediyor. Suudi Arabistan da Türkiye’nin bölgedeki en önemli müşterilerinden biri olarak biliniyor. İki ülke arasındaki ticaret daha çok petrol ve gaz, gıda sanayi, kimya, mineraller ve otomobil sanayi alanlarında yaşanıyor.
Yatırım ve ikili işbirliği: Türkiye ve Suudi Arabistan yatırım alanında birçok iş birliğine imza attı. Türkiye, Suudi Arabistan’ın en önemli yatırım ortaklarından biridir ve inşaat sektörü, enerji, ulaşım, otomobil üretimi, finansal hizmetler ve altyapı gibi birçok sektörde yatırım yapmıştır. Ayrıca Suudi Arabistan’daki Türk şirketleri, danışmanlık, mühendislik, enerji, endüstriyel ürünler ve bankacılık alanlarında birçok faaliyet yürütüyor.
Turizm sektörü: Suudi Arabistan, Türkiye için bölgedeki önemli turizm destinasyonlarından biri olarak kabul ediliyor. Her yıl yüzbinlerce Türk inanan Hac ve Umre yapmak için Suudi Arabistan’a gidiyor. Bu hacılar aynı zamanda Suudi Arabistan’daki mağaza, restoran ve otellere de maddi kaynak sağlıyor.Diğer yandan Suudi turistler çevre, sağlık, yemek, tarih ve sahil turizmi gibi çeşitli motiflerle Türkiye’ye gidiyor. Ayrıca Türkiye ile Suudi Arabistan arasında çok lüks yolcu gemileri ile deniz turizmi de yaygın. Bu cazip gemiler, iki ülkenin limanları ve kıyı kentleri arasında hem Arabistan’dan hem de diğer ülkelerden turist taşıyor.
Savunma sanayi alanında iş birliği: Türkiye ve Suudi Arabistan’ın savunma sanayii alanında da birçok iş birliği bulunuyor. Modern askeri sistem ve teçhizatı ortaklaşa üretip geliştiriyorlar. Bu işbirlikleri arasında askeri teçhizatın tedariki, teknoloji transferi, ortak üretim ve askeri sistemlerin tasarımı yer alıyor. Suudi Arabistan, ABD’nin şematlarından kurtulup Çin’e daha fazla bağımlı hale gelmesine karşı bir önlem olarak yüksek güçlü insansız hava araçları ve Türk balistik füzeleri satın almakla ilgileniyor.
Mahsul ve gıda ihracatı: Türkiye ve Suudi Arabistan, tarım ürünleri ihracatı alanında da işbirliği yapıyor. Buğday, pirinç, şeker kamışı, şeker pancarı, şeker, meyve, gıda sanayi ve hayvancılık ürünleri gibi tarım ürünlerinin üretiminde ilk sıralarda yer alan Türkiye, Suudi Arabistan’a ihracat yapmaktadır. Bu işbirliği hem Türkiye’ye gelir kaynağı olması hem de Suudi Arabistan’ın gıda ihtiyacını karşılaması açısından önemlidir. Türk mahsulleri ve gıda ürünleri, yüksek kalite, helal ve tarihi yakınlık gibi nedenlerle Suudi Arabistan’daki alıcılar tarafından memnuniyetle karşılanmaktadır.
Enerji ve petrokimya alanında işbirliği: Türkiye ve Suudi Arabistan’ın enerji alanında önemli işbirlikleri var. Dünyanın en büyük petrol ve gaz üreticilerinden biri olan Suudi Arabistan, bu enerji kaynaklarının ihracatı için ana destinasyonlardan biri olarak Türkiye’yi seçmiştir. Ayrıca Suudi Arabistan, yenilenebilir elektrik üretimi alanında Türkiye ile işbirliği yapmaktadır. Bu işbirlikleri ile Türkiye, Suudi Arabistan’ın enerji ihtiyacını karşılamanın yanı sıra gelir elde etmekte ve iki ülke arasındaki ekonomik ilişkileri güçlendirmektedir. Suudi Aramco projelerinde Türk müteahhit ve firmalarının önümüzdeki günlerde rolünün artması bekleniyor.
Dünyanın en büyük petrol üreticilerinden biri olan Suudi Arabistan ile petrol ithalatçısı ülkelerden biri olan Türkiye, petrol ve gaz endüstrisi alanında birçok iş birliğine sahiptir. Türkiye, Suudi Arabistan’ın Avrupa pazarlarına yaptığı petrol ve gaz ihracatı için de önemli bir geçiş yolu olarak önem taşıyor.
Ayrıca petrokimya alanında da işbirliği dikkat çekiyor, Türkiye ile Suudi Arabistan petrokimya sanayi alanında da işbirliği yapıyor. Suudi Arabistan dünyanın en büyük petrokimya üreticilerinden biridir ve Türkiye de büyük bir iç pazara sahip bir ülkedir. İki ülke arasında hammadde temini, petrokimya ürünlerinin ortak üretimi, petrokimya ürünlerinin teknoloji transferi ve ticareti alanlarında işbirliği gerçekleştiriliyor.
İletişim ve bilgi teknolojisi alanında işbirliği: Türkiye ile Suudi Arabistan’ın iletişim ve bilgi teknolojileri alanında da birçok iş birliği bulunuyor. Suudi Arabistan’daki Türk teknoloji şirketleri, telekomünikasyon ekipmanlarından güvenlik sistemlerine, ağ ekipmanlarından yazılım sistemlerine kadar birçok alanda faaliyet gösteriyor. Bu iş birliği, Suudi Arabistan’ın iletişim altyapısının iyileştirilmesinde ve Türkiye’de bilgi ve iletişim teknolojileri sektörünün geliştirilmesinde etkili oluyor.
Eğitim ve araştırma alanında işbirliği: Türkiye ve Suudi Arabistan’ın eğitim ve araştırma alanında birçok işbirliği bulunmaktadır. Türkiye ve Suudi Arabistan üniversiteleri ve eğitim kurumları, öğrenci değişimi, teknoloji transferi, ortak projeler yürütme ve ortak kurslar ve sinerjiler alanında ortak işbirlikleri yapmakta ve Suudi Arabistan’da Türk okulları da açılmaktadır.
Özetle, Türkiye ve Suudi Arabistan’ın çeşitli alanlarda ikili etkileşime sahip çok taraflı ve kapsamlı ekonomik ilişkilere sahip olduğu söylenebilir. Bu etkileşim gelecekte de devam edecek gibi görünmektedir. Suudi-Türkiye ilişkilerinin geleceğini tahmin etmek zor bir iştir ve siyasi ve askeri değişimler, iki ülke arasındaki diplomatik müzakereler, bölgesel durum ve her ülkenin iç faktörleri dahil olmak üzere çeşitli faktörlere bağlıdır. Ancak ilişkilerini etkileyebilecek faktörler ayrıntılı olarak incelenebilir:
- Siyasi gerilimler ve bölgesel rekabetler: Bölgedeki, özellikle Ortadoğu’daki siyasi olaylar ve gerilimler, Suudi-Türkiye ilişkilerine büyük etki yapabilir. İki ülkenin bölgesel anlaşmazlıkları, çıkar çatışmaları ve karşıt politikaları, ilişkilerinde farklı etkiler yaratabilir. İki ülkenin dış politikası, bölgesel ve küresel konularda birbirleriyle olan etkileşimlerinde büyük rol oynamaktadır. Suriye, Libya, Katar, Yemen gibi bölgesel meselelerde ve olaylarda Suudi Arabistan ile Türkiye arasındaki siyasi farklılıklar ve çıkar çatışmaları etkili olabilir. Ancak, bir veya her iki ülkenin dış politikasındaki bir değişiklik, aralarındaki ilişkilerin güçlenmesine yol açabilir.
- Dinamik ekonomik teşvikler: Ekonomi ve ticaret, ülkeler arasındaki ilişkilerde önemli bir rol oynamaktadır. Suudi Arabistan ve Türkiye bölgenin iki büyük ve güçlü ekonomisi olup aralarında ekonomik ve ticari işbirliği gündemdedir. Ancak ekonomik dayanıklılık, ticaret alışverişleri, enerji kaynaklarına bağımlılık ve yatırım gibi ekonomik faktörler Suudi-Türkiye ilişkilerinin şekillenmesinde etkili rol oynayabilir. İki ülke arasında ticaret, sanayi, teknoloji ve yatırım gibi çeşitli alanlarda işbirliği kurma ve ekonomik ilişkileri geliştirme imkanı ikili ilişkileri geliştirebilir.
- Coğrafi ve güvenlik faktörleri: Coğrafi ve güvenlik faktörlerinin de iki ülke arasındaki ilişkiler üzerinde önemli etkileri vardır. Hem Suudi Arabistan hem de Türkiye Ortadoğu bölgesinde yer almakta ve bölgenin güvenliğinde doğrudan veya dolaylı olarak rol oynamıştır. Terörizm, askeri saldırganlık veya medeniyet ve dini çatışmalar gibi ortak güvenlik tehditleriyle mücadele alanında işbirliği, olumlu etkileşimlere ve Suudi-Türkiye ilişkilerinin güçlendirilmesine yol açabilir.
Bölgedeki siyasi ve askeri gelişmeler ile Suriye, Irak, İran, terör gibi konularda yaşanabilecek olası çatışma ve gerilimler ile Suudi Arabistan ve Türkiye’nin Ortadoğu’daki kriz ve sorunları, her iki ülkenin de bu yöndeki etkileşim ve ikili ilişkilerinde ki uyumlarına bağlıdır.
Genel olarak, Suudi Arabistan ile Türkiye arasındaki ilişkilerin geleceği kesin olarak tahmin edilemez ve nihai olarak iki ülkenin siyasi ve stratejik tercihlerine bağlıdır. Ancak şu anda kapsamlı işbirliği ve etkileşim, Türkiye’nin çıkarlarını çözebilir çünkü bu ülke ekonomik kriz içindedir ve ürünlerini satmak için büyük yabancı sermayeye ve geniş pazarlara ihtiyaç duymaktadır. Suudi Arabistan, Türkiye’ye yakınlaşarak pratikte bölgesel rekabetin bir kısmından ve sonuçsuz harcamalardan kurtuluyor ve hatta Türkiye ile diğer Arap ülkeleri arasındaki etkileşim alanlarını yaratıp yöneterek ağabey rolünü bile temsil edebilir. Bu hesapla, Erdoğan’ın yeni kabinesinin ekonomi ekibinin Riyad’a ve Basra Körfezi şeyhliklerine yaptığı gezi ve bizzat Erdoğan’ın bu ayın 17-19’u arasındaki gezisi doğru zamanda seçilmiş ve planlanmış gibi görünüyor.