Güney Kafkasya’daki Gelişmelere Bir Bakış
Yazar: Seyyed Mohammad İsa Nejad
Ülkemiz yetkilileri ile Azerbaycan ve Ermeni taraflar arasında son dönemde yaşanan diplomatik görüşmeler bahane edilerek, Güney Kafkasya’da son yıllarda yaşanan gelişmelere bir kez daha bakmakta fayda var.
Azerbaycan Cumhuriyeti topraklarının bazı bölümlerinin özgürleştirilmesine yol açan 44 gün savaşı, Azerbaycan için bilerek veya bilmeyerek iyi bir zamanda, dolayısıyla Ermeniler için kötü bir zamanda başladı. Bu savaş, Covid-19 salgınının ortasında ve Washington, Brüksel ve Moskova’da alevlendiği günlerde başlamış ve Güney Kafkasya’daki gelişmelere dahil olan güçleri şaşırtmıştı. Büyük ihtimalle dünya güçleri arasında Kafkasya’daki gelişmelerden ve Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kesin zaferinden memnun olan tek ülke Çin olmuştur.
Beklendiği gibi ABD bu gelişmelere pek pratik bir tepki göstermedi ve şaşırtıcı bir şekilde bu bölgedeki gelişmeler Amerika’nın barış teklifine (toprak mübadelesine dayalı) benzer şekilde ilerledi, ancak bu, ABD’nin bu etkileşim sürecine verdiği tatmini ve desteği vermedi. Eskisinden farklı olarak bu bölgede son sözü söyleyemeyen Rusya, Ermenistan’ın ilk Karabağ dışı ve Batılı liderini biraz olsun sıkıntıya sokmaktan çekinmedi. Çünkü Rus çevrelerinde Nikol Paşinyan, Rusya’nın kararlı desteğini takdir etmek yerine kendisini ve halkını Avrupa’nın hiçbir yerinde memnun etmeyen gerçekçi bir politikacıdan çok idealist ve Rus karşıtı bir gazeteci olarak görülüyordu. İç boyutta, Paşinyan selefleri kadar savaşa ve işgale inanmamış, Azerbaycan, İran, Gürcistan ve Türkiye toprakları hırsına sahip olmamıştı ve içsel gelişime daha çok inanıyordu. Elham Aliyev ise Azerbaycan ordusunu ve milletini 44 gün savaşına denk gelen tarihi fırsatı kullanmaya hazır ve gerekli görmüştür.

Güney Kafkasya’daki Gelişmelere Bir Bakış
Bölgesel ölçekte, Suriye davasını planladığı gibi ilerletemeyen Türkiye, dış politikada bir başarı olarak 2023 seçimleri öncesinde şanlı bir zafer elde etmekle ilgileniyordu. Milliyetçi bir parti olarak ve tabii ki Adalet ve Kalkınma Partisi’nin müttefiki olan Milliyetçi Hareket Partisi, Ankara’da bu tür kararların alınmasında cesaret verici ve hızlandırıcı bir rol oynamış olabilir. Ayrıca Azerbaycan’a saha ve diplomatik destek sağlanması kararında Türkiye’nin çoklu bir Avrasya üssüne dönüşmesi ve koridor oyununa ilişkin düşünce kuruluşlarının ve Türk hükümetinin tutumu da etkili oldu. Ankara’nın bu yaklaşımı Pekin ile yakınlaşmayı ve ortak çabaları beraberinde getirdi. Çünkü Çinliler orta koridorda Azerbaycan ve Türkiye’ye özel bir rol vermiştir ve doğal olarak, Yeni İpek Yolu fikrinde Azerbaycan’ın ve hatta Türkiye’nin rolünü oynaması için böyle bir savaş gerekliydi. Bu konu, Türkiye’nin eski müttefiki (Pakistan)’ı Kafkasya’daki gelişmelere dahil etmeye çalışmasına neden oldu. Çünkü İslamabad aynı zamanda hem Ankara hem de Pekin ile yakın ilişkilere sahip ve güçlü bir orduya ve nükleer dengeleme gücüne sahipti. Ancak bunun geri dönüşü, Kafkasya’daki gelişmeler sürecinde Erivan’ın lehine Hindistan’ın girmesi oldu. Avrupa’da Ermenilerin en önemli destekçisi ve Türkiye ile Kıbrıs, Doğu Akdeniz, Libya, Suriye vb. birçok konuda açık ve gizli birçok farklılığı bulunan Avrupa Birliği’nin liderlerinden biri olan Fransa, Fransız dostu bir lider olan Paşinyan’a daha fazla destek vermek istedi. Ancak pratikte böyle bir karar için gerekli araç ve platform mevcut değildi. Kafkasya’daki gelişmelerde aktörlerin ve motivasyonların çokluğu ve motivasyon ve katılım düzeylerinin farklı olması, Güney Kafkasya bölgesinde jeopolitik bir satranç tahtasının düzenlenmesine neden olmuştur.
Görünen o ki, İran İslam Cumhuriyeti’nin işgal altındaki bölgelerin özgürleştirilmesi, vatandaşlarının toprak bütünlüğüne ve haklarına saygı gösterilmesi gerekliliği ve komşularıyla olan uluslararası sınırlarının değişmezliğine vurgu yapan ilkeli politikası diğer aktörler tarafından anlaşılmış ve Kafkasya’daki gelişmelerde Tahran’ın rolünün inkar edilemeyeceği kanaatine varmışlardır. Bu vakalar son dönemde ülkemiz yetkilileri ile Azerbaycan ve Ermeni siyasetçileri arasında yapılan görüşmelere çeşitli şekillerde yansımıştır. Güney Kafkasya bölgesinin üç ülkesinin bu bölgenin üç çevre gücü ile etkileşimi ile bahsedilen altı aktörün tümü için barış, istikrar ve kalkınmanın sağlanmasının mümkün olacağı umulmaktadır. Ancak Güney Kafkasya’da yer alan ülkeler ve aktörler arasındaki tıkanıklık ve diyalogun imkansızlığı nedeniyle, bir sonraki savaşın Ahemz-Karabağ’da olması ön görülüyor.