5/5 - (6 votes)

Cidde Toplantısı ve Türkiye’nin Rusya ile İlişkileri

Dr. Seyyed Mohammad Isanajad

Orta Doğu Araştırmacısı

Cidde görüşmesi, Suudi Arabistan’ın Ukrayna ile Rusya arasında barışı tesis etme girişimiydi. 5-6 Ağustos Cumartesi ve Pazar günleri 30 ülkeden davetlinin katılımıyla gerçekleştirilecek olan bu buluşma, doğmadan ölen bir bebek gibiydi. Çünkü Rusya’nın yokluğu, tek bir barış formülü üzerinde uzlaşı olmaması, açıklanan barış planlarının çokluğu ve bu toplantıda hazır bulunanlar arasında uzlaşı olmaması, sonuca götüren bir diyaloğu engellemektedir. Bensalman, ülkesini uluslararası etkiye sahip bölgeler arası bir oyuncu olarak tanıtmaya ve kendisine prestij kazanmaya çalıştı.Bazı ülkeler gıda güvenliği, bazıları da enerji konusunda endişeliydi. Bazı ülkeler çok da önemli olmayan elçiler göndererek bir görevi yerine getirmek zorundaymış gibi davrandılar. Bu arada, Rusya’nın varlığı olmadan böyle bir toplantının etkisizliğini ve sonuçsuzluğunu açıkça dile getiren bu toplantının en ilginç konuğu Brezilya oldu.

Muhtemelen Bensalman, birçok girişimin ana unsurlarını genel bir girişim biçiminde ve kendi bayrağı altında toplamaya çalıştı. Ancak bu çaba hiç de pratik görünmüyor. Ukrayna’nın uluslararası tanınırlığı ve kabulü olan bir ülke olarak toprak bütünlüğünün korunması, Kırım yarımadası özel sorununun çözülmesi, Rus güçlerinin Ukrayna topraklarından çekilmesi, bu ülkenin yeniden inşası için uluslararası bir fon oluşturulması gibi ilkelerin vurgulanması, esir değişimi ihtiyacı, savaş suçları mahkemesi kurulması, Doğu Avrupa ve Karadeniz’de güvenlik, enerji ve gıda güvenliği ve Rusya’ya yönelik yaptırımların kademeli olarak kaldırılması bu toplantının ana başlıklarını oluşturuyor. Dikkat edildiğinde, bu konuların çok genel ve bazen çelişkili olduğunu görebiliriz. Açıktır ki, tarih boyunca hiçbir başarılı barış program, bariz olanı vurgulayarak gerçekleştirilememiştir. Çünkü genellikle savaşa katılan ülkelerin her birinin bu tek ama tartışmalı ilkelere ilişkin kendi özel yorumları vardır ve çıkarlarına göre uluslararası hukukun ilkelerinden birinde ısrar edip diğerini göz ardı etmektedirler. Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş da bir istisna değildir. İki komşu arasındaki ilişkilerde ve hatta uluslararası insancıl hukukta önerilebilecek ilkeler konusunda Moskova ve Kiev’in algıları çok farklı ve her biri kendi tarafının tutumunun meselenin tek doğru anlayışı olduğunda ısrar ediyor. Cidde toplantısında en önemli ülkenin bulunmaması,  Brezilya gibi ülkelerin dırdırı ve Çin gibi özel bir konuğun memnuniyetsizliği nasıllara değil nedenlere vurgu yapıyor. Gerçek dünyada iki düşman arasındaki barış kadar büyük bir değişikliğin nasılları düşünülmeden bu barışın mümkün olmayacağı açıktır. Yine de ne ev sahibi olan Suudi Arabistan’ın ne de konuk ülkelerin herhangi birinin Ukrayna’daki savaşın nasıl biteceği konusunu çözecek gücü yok. Ve belki de bu yüzden Cidde toplantısının son bir açıklama yapılmadan sona ereceği açıklandı. Yine de yeşil bir ormandaki kırmızı alevler kadar yadsınamaz olan bazı nasıllar kaldı.

Cidde Toplantısı ve Türkiye'nin Rusya ile İlişkileri

Cidde Toplantısı ve Türkiye’nin Rusya ile İlişkileri

Ukrayna, Kırım, Donetsk, Luhansk, Zaporozhye ve Herson olmak üzere beş bölgenin ayrılmasını nasıl kabul edebilir? Rusya’nın tarihsel yayılmacılığı göz önüne alındığında, 21. yüzyıldaki dünya toplumu, Rusya’ya komşu bir ülkenin parçalanmasına nasıl razı olabilir? Tarihleri ​​boyunca her zaman Kremlin tarafından tehdit edilen Moldova ve Polonya gibi Ukrayna’nın komşuları, Putin’in planlı işgalleriyle (yeni gerçeklik olarak adlandırmayı sevdiği şeyle) nasıl başa çıkabilir? Art arda gelen saldırı ve karşı saldırı dalgalarından ve yoğun insani ve mali kayıplardan sonra, otuz kişilik bir toplantıyla ve savaşı başlatan ülkenin olmamasıyla nasıl bir barış düşünülebilir?

Belki de bu temelden dolayı Rusya, Çin, ABD ve Türkiye gibi ülkeler Cidde görüşmesini pek ciddiye almadılar ve bunu sonuçsuz bir istişare toplantısı gibi değerlendirdiler. Amerikan Ulusal Güvenlik Konseyi sözcüsü John Kirby, bu toplantı yapılmadan önce bile Cidde’de herhangi bir somut başarı elde etme olasılığını düşük görüyordu. Rusya da bu görüşmeyi bu yıl Haziran ayında gerçekleştirilen Kopenhag toplantısının devamı olarak değerlendiriyor. Ukrayna’da barışı sağlama olasılığını ve olası çözümleri tartışmak için başka bir toplantı yapılması kararlaştırılan bir toplantı. Cidde toplantısının Kopenhag ile karşılaştırılması, dolaylı olarak, onu sonuçsuz ve pratik faydası olamyan bir toplantı olarak sunar. Hatta Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Maria Zakharova ve bazı Rus analistler, bu görüşmeyi ve Suudi Arabistan’ın arabuluculuğunu bir aldatmaca olarak nitelendirdi. Volodymyr Zelensky bu görüşmeden ve barıştan objektif beklentileri yerine bu görüşmeden bahsetmek istediğinde, Ukrayna’nın güney yarımküre ülkeleriyle iş birliğinin öneminden ve Rusya’nın bu tür ilişkileri kurma ve güçlendirme konusundaki önleyici tepkisinden bahsetmesi ilginçtir! Belki de bu nedenlerden dolayı, toplantı başlamadan önce Prens Muhammed bin Selman’ın varlığı veya yokluğu hakkında sürekli bir tartışma yaşandı.

Yakında Vladimir Putin’e ev sahipliği yapacak olan Türkiye, Putin’in gelişi öncesi Rusya’yı ikili ilişkilerde yeni bir denge kurmaya ikna etmeye çalışıyor. Suriye ve Karadeniz’deki saldırı ve misilleme dalgası da bu gelişmelerin nesnel bir tezahürüdür. Cidde toplantısına giden günlerde, Suriye’nin İdlib kentindeki Türk kuvvetleri Rus hava saldırıları tarafından saldırıya uğradı ve Türkiye’nin yeni savaş gemilerinin tanıtılmasıyla eş zamanlı olarak Ukrayna, Rus Karadeniz filosuna ve Türk modellerine çok benzeyen savaş gemileriyle petrol tankerlerine başarılı bir saldırı düzenledi. Her iki taraf da asimetrik savaş ve başka bir ortamdaki tehdide yanıt verme kapasitesine sahip olduklarını göstermeye çalıştı. Ama nihayet, Rusya’nın Türkiye’ye bağımlılık dalgası yadsınamaz bir gerçektir. Zelensky’nin Türkiye’de bulunması ve Azak komutanlarıyla (savaşın sonuna kadar Türkiye’de kalması gereken komutanlar) eve dönmesinin yanı sıra Ukrayna’da Türk İHA fabrikasının açılması ve bu ülkenin ucuz ve verimli Türk insansız hava araçlarıyla silahlandırılmasından sonra, Rusya hala da Türkiye’de Hab Gazi yaratma ihtiyacının farkında ve Akköy nükleer santral inşaatını plana göre ilerletiyor. Çünkü Türkiye’ye daha fazla baskı yapılmasının güney komşusunu daha da batılı müttefiklerinin kucağına atacağını ve Rusya’nın alanını daraltacağını biliyor. Buna dayanarak, kontrollü çatışmalar ve artan işbirliği, Ukrayna’daki savaşın sonuna kadar iki ülke arasındaki ilişkilerin geleceğini gösteriyor ve Cidde toplantısı gibi fantazi olaylar ve toplantıya katılıp katılmama, Kremlin ile Beştepe arasındaki ilişkilerin gidişatını değiştiremez.

Related Posts

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.